Mescid-i Aksa, yalnızca İslam dünyası için değil, aynı zamanda uluslararası siyasette önemli bir simge durumundadır. İsrail’in İç İstihbarat Bakanı Gila Gamliel, 2023 yılında Mescid-i Aksa’ya yönelik gerçekleştirdiği ziyaretle dikkatleri üzerine çekti. Bu olay, başta Filistinliler olmak üzere, birçok kesim tarafından kınandı. Ziyaretin ardından pek çok insan, bu tür eylemlerin barış sürecine zarar verebileceğini vurguladı. Hem içeride hem de uluslararası arenada yankı bulması beklenen bu ziyaret, aynı zamanda bölgedeki ibadet özgürlüğü meselesine de vurgu yapmıştır.
Mescid-i Aksa, sadece tarihi ve dini bir merkez olarak değil, aynı zamanda Filistin halkının kimliğinin ve direnişinin sembolü haline gelmiştir. Kudüs’teki bu kutsal mekân, Müslümanlar tarafından dünyanın en önemli üçüncü ibadet yeri olarak kabul edilmektedir. İslam’ın ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa, Müslümanların yanı sıra Hristiyan ve Yahudi inançları açısından da büyük bir öneme sahiptir. Ancak son yıllarda yapılan baskınlar ve ziyaretler, bu kutsal mekanın statüsünü ve ibadet özgürlüğünü tartışmaya açmıştır.
İsrail’in, Mescid-i Aksa üzerindeki hâkimiyeti ve kontrolü konusunda süregelen çatışmalar, bölgedeki gerginliği artırmaktadır. Mescid-i Aksa’ya yapılan her türlü müdahale, yalnızca Filistinliler açısından değil, tüm İslam dünyası açısından bir duyarlılık oluşturmuştur. Hükümet yetkililerinin bu tür tartışmalı adımları atması ise, mevcut gerilimin daha da alevlenmesine neden olmaktadır.
Gila Gamliel’in gerçekleştirdiği bu ziyarete karşı, birçok uluslararası kuruluş ve devlet, sert tepki gösterdi. Birleşmiş Milletler’in (BM) yanı sıra, Arap Birliği ve İslami İşbirliği Teşkilatı (OIC) gibi platformlar, İsrail'in bu tür eylemlerinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve Filistin halkının haklarını ihlal ettiğini belirtmiştir. Ayrıca, bu tür ziyaretlerin ve baskınların barış sürecine büyük zarar verdiği ve tırmanan gerilimlerin yalnızca çatışmaları artıracağı ifade edilmiştir.
Bölgedeki mevcut sorunlar üzerine yapılan bu tür eylemler, Filistin-İsrail barış görüşmelerinin daha da zorlaşmasına neden olmaktadır. Dış politikada yaşanan aksaklıklar, çatışmanın çözümünde uluslararası aktörlerin daha etkin ve adil bir rol oynamasızını zorunlu kılmaktadır. Ancak İsrail’in, kendi iç politikası ve dini duygular üzerinden gerçekleştirdiği bu tür hareketler, barış sürecinin önünü tıkamaktadır.
Özetle, İsrailli Bakanın Mescid-i Aksa’ya gerçekleştirdiği ziyaret, yalnızca bir ibadet yeri için yapılan bir ritüel olmanın ötesine geçti ve bölgedeki tüm halklar için büyük bir tartışma konusu haline geldi. Müslümanlar için büyük bir anlam taşıyan bu kutsal mekânın statüsü üzerine oynanan oyunlar, hem bölgedeki barışı tehdit etmekte hem de uluslararası ilişkileri gerginleştirmektedir. Gelecek süreçte Mescid-i Aksa’nın durumu ve bu tür baskınlar, dünya gündeminde önemli bir yer tutmaya devam edecek gibi görünüyor.