Son yıllarda kadın cinayetleri, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de artış göstermeye devam ediyor. Her geçen gün haber bültenlerinde duyduğumuz bu acı olayların ardında, genellikle, öncede yaşanan şiddetli iletişim ve ihmal yatıyor. İşte bu duruma bir örnek olarak, geçtiğimiz günlerde yürekleri yakan bir olay yaşandı. Eşi tarafından kızıyla birlikte katledilen bir kadın, hayatta kalma mücadelesi verirken yakınlarını korkutan bir uyarıda bulunmuştu: "Sonum iyi olmayacak". Bu kötü son, sadece bir kadının değil, aynı zamanda kadına yönelik şiddetin yine bir göstergesi oldu.
Acı olay, Türkiye'nin küçük bir kasabasında geçti. İddialara göre, kadın, uzun süredir eşi tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalıyordu. Bunu yakın çevresine sıkça dile getiren mağdur, bir süre önce "Sonum iyi olmayacak" diyerek etrafındakileri uyarmıştı. Aile içindeki bu sorunlar, çevre olsa da pek çok kez dile getirilmiş, fakat ne yazık ki gerekli adımlar atılmamıştı. Şirketindeki arkadaşları, kadının iş yerinde de sık sık eşiyle tartıştığını belirtmiş ve destek olmaya çalıştıklarını ifade etmişlerdi. Ancak, yaşanan olaylar karşısında hiçbir çözüm yolu bulunamamıştı.
Olay günü, kadının eşi, kendi hikayesini sonlandırmak için korkunç bir yolu seçti. Kızını da yanına alarak, bir gece ansızın evlerine geldi. Öncelikle kadını darp eden eşi, sonrasında ise kontrolünü kaybedip öfkeyle hem kendisini hem de kızıyla birlikte katletti. Duyulan feryatlar, komşularını alarma geçirdi, ancak ne yazık ki zamanında yetişemediler. Aile, yakın arkadaşları ve komşuları, bu durum karşısında derin bir üzüntü yaşadı.
Bu trajik olay, yalnızca bir kadının hayatına son vermekle kalmadı; aynı zamanda toplumda kadın cinayetlerine karşı farkındalığın ne kadar önemli olduğunu yeniden gözler önüne serdi. Kadın cinayetleri, toplumsal cinsiyet eşitliği, aile içi şiddet ve kadın hakları gibi konuların ciddiyetini gözler önüne seriyor. Kadınların yaşadığı bu tür deneyimler, aslında sadece bireysel bir sorun değil, toplumun genel yapısı ile de doğrudan ilişkili. Kendilerini savunmasız ve çaresiz hissetmeleri, zaman zaman sistemin işleyişindeki aşınmalarla ortaya çıkıyor. Bu durum, birlikte mücadele edilmesi gereken bir sorundur.
Olay sonrası sosyal medyada açılan kampanyalar ve protestolar, kadın cinayetlerine karşı daha fazla ses çıkarılması gerektiğini gösteriyor. Kadınlarımızı korumak ve onların haklarını savunmak için toplumsal bir duyarlılık geliştirmek, hiç şüphesiz çağımızın en önemli meselelerinden biridir. Bu nedenle, kadın cinayetleri ve aile içindeki şiddetin önlenmesi için daha etkili yasaların ve uygulamaların geliştirilmesi elzemdir. Toplumun her kesimine düşen görev, kadına şiddetle kesinlikle mücadele etmek ve bu konudaki farkındalığı artırmaktır.
Yaşanan bu olay, herkesin duygularını sarstı, ancak bu sadece bir başlangıç olmalıdır. Kadın cinayetlerinin sona ermesi için, toplumun her bireyinin kendine düşeni yapması gerek. Kadına yönelik şiddet karşısında sessiz kalmak bir tercih değil, bir sorumluluk. Bu nedenle, her birimiz sesimizi yükseltmeli, değişim için çaba sarf etmeliyiz. Unutulmamalıdır ki, her bir kadın, huzurlu ve güvende yaşama hakkına sahiptir ve bunun için hep birlikte mücadele etmemiz gerekiyor.