Son dönemde iklim değişikliği, dünya genelinde her zamankinden daha fazla gündemde. Bireylerden kurumlara kadar herkesin üzerinde düşünmesi gereken bir konu haline gelen iklim krizi, hükümetleri ve yasama organlarını harekete geçirmeye zorluyor. Türkiye, iklim değişikliği ile mücadelede atılması gereken adımları belirlemek amacıyla yeniden İklim Kanunu Teklifini masaya yatırıyor. Peki, bu teklif neleri kapsıyor ve Türkiye'nin iklim politikalarının geleceği açısından ne anlama geliyor? İşte tüm detaylar.
İklim Kanunu Teklifi, başlangıçta 2021 yılında önerildi ancak çeşitli nedenlerden ötürü tartışmalara ve iptallere maruz kaldı. Çevre aktivistleri, bilim insanları ve birçok sivil toplum kuruluşu, bu teklifin bir an önce Meclis'te görüşülmesi gerektiğini savunuyordu. Yeniden gündeme gelmesi, iklim değişikliğine karşı kararlı adımlar atma çağrısının bir sonucu olarak değerlendiriliyor. 2023 yılı itibarıyla iklim krizi, şiddetli hava olayları ve kuraklık gibi sorunlarla daha da derinleşti. Hükümetin bu konudaki duyarlılığı, iklim kanununun bir an önce çıkarılmasını sağlamak için yeniden gündeme alındı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan yapılan açıklamalara göre, iklim değişikliği ile mücadelede uluslararası taahhütlerin yerine getirilmesine yönelik duyulan acil ihtiyaç, bu teklifin yeniden gözden geçirilmesine zemin hazırladı. Türk halkının sağlığı, doğal kaynaklar ve ekonominin sürdürülebilirliği için bu konulardaki yasaların çok daha etkin bir hale getirilmesi gerekiyor. Ülkemizde son yıllarda gözlemlenen sıcak hava dalgaları, kuraklık ve doğal afetler bu konuda hızlı bir değişim sağlamanın ne kadar elzem olduğunu gözler önüne seriyor.
İklim Kanunu Teklifi, Türkiye'nin iklim hedeflerini belirleme ve bu hedeflere ulaşmak için gerekli yol haritasını oluşturma amacı gütmektedir. Teklif, Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması çerçevesinde karbon salınımını azaltma hedefini de içeriyor. Öne çıkan temel maddeler arasında yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi, fosil yakıtların kullanımının azaltılması, sürdürülebilir tarım uygulamalarının desteklenmesi ve yeşil alanların korunması gibi unsurlar bulunmaktadır.
Bu kapsamda, yerel yönetimlerin de iklim değişikliği ile mücadelede rol almaları bekleniyor. İklim Kanunu sayesinde, her bir belediye kendi iklim eylem planını oluşturacak ve uygulayacaktır. Böylece, yereldeki sorunlar için spesifik çözümler üreterek, daha etkili bir sonuç elde edilmesi amaçlanıyor. Ayrıca, iklim değişikliği ile mücadele eden sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerle işbirlikleri yapılarak, bilimsel verilere dayanan politikaların geliştirilmesi hedefleniyor.
Teklifin bir diğer önemli yönü ise, iklim değişikliği ile ilgili eğitim ve farkındalık projelerine bütçe ayrılmasıdır. Türkiye, genç nesli iklim krizi konularında bilinçlendirmek için okullarda eğitim programları oluşturmayı hedefliyor. Bu bağlamda, çevre dostu yaşam pratiklerinin benimsenmesi ve yaygınlaştırılması da teklifin önemli bir parçasıdır.
Çevre Bakanlığı, iklim değişikliği ile mücadelenin sadece bir hükümet politikası olmadığını, aynı zamanda toplumun tüm kesimlerinin bu mücadelede aktif rol alması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu nedenle, genel kamuoyunun da bu sürece dahil edilmesi için çeşitli toplantılar ve atölyeler düzenlenecek.
Sonuç olarak, İklim Kanunu Teklifinin yeniden görüşülmesi, Türkiye'nin iklim politikalarının geleceği adına kritik bir adım olarak değerlendiriliyor. Ülkemizin iklim hedeflerine ulaşması ve çevresel sorunlarla etkin bir mücadele yürütmesi için bu teklife dair tüm paydaşların katılımının sağlanması adına atılacak adımlar büyük önem taşıyor. Herkesin bu sürecin bir parçası olması, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak adına son derece gereklidir. İlerleyen günlerde meclisteki görüşmelerin takibi, bu konunun toplumsal duyarlılığını artırmada önemli bir rol oynayacaktır.