Gazze, tarih boyunca pek çok trajediye tanıklık etmiş, savaşların, çatışmaların ve insanlık dramlarının merkez üssü olmuştur. Bu noktada, yaşamını kendi halkının ve yaşadığı coğrafyanın acılarını belgeleme uğruna feda eden kahramanlar, bu savaşların sessiz tanıkları olarak öne çıkmaktadır. Fatma, bu kahramanlardan biri olarak hayatını kaybetti. ‘Öleceksem gürültülü bir ölüm olsun!’ sözü, onun yaşam ve ölüm arifesi üzerine derin bir bakış açısı sunuyor. Bir fotoğraf muhabiri olarak Fatma, sadece olayları değil, aynı zamanda insanların acılarını, umutlarını ve hayata tutunuşlarını da kareleme gayreti içerisindeydi.
Fatma, küçük yaşlardan itibaren fotoğrafçılığa duyduğu ilgiyle tanınıyordu. Ortadoğu'nun karmaşık yapısı içinde, savaşların ve barış umutlarının iç içe geçtiği bir coğrafyada büyüyen Fatma, gençliğinin ilk yıllarından itibaren sokaklarda gezen, olaylara tanıklık eden bir fotoğrafçı oldu. Amacı, bulundukları durumu belgeleyerek, dünyaya Gazze’deki yaşamı, zorlukları ve direnişi anlatmak oldu. Bu amaçla, pek çok savaşa, çatışmaya ve insani krize tanıklık etmişti. Her fotoğrafında, bir hikaye, bir yaşam kesiti yer alıyordu.
Özellikle geçtiğimiz yıllarda, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı baskılar arttıkça, Fatma’nın sese ihtiyacı olan topluma katkısı daha da önem kazandı. Fotoğrafları, yalnızca bir belge oluşturmakla kalmadı; savaşın getirdiği yıkımı ve insanların yaşadığı çaresizliği dünyaya duyurdu. O, görüntüleriyle Gazze’nin sesini duyurma misyonunu üstlenmişti. ‘Savaşın gerçek yüzü budur,’ diyordu, ve insanlara bu acının içine dalması için fırsat tanıyordu. Fatma'nın kamerayı hangi açıdan tutarsa tutsun, her çekiminde içten bir hikaye bulmak mümkündü.
Ne yazık ki, savaşlar sadece dokuz harflik kelimelerden ibaret değil. Gazze'deki son çatışmalar sırasında, Fatma da ne yazık ki bir kurban haline geldi. İşte bu noktada, Gazze halkının ve tüm dünyanın taziyesiyle karşılaştı. Fatma'nın ölüm haberinin geldiği gün, sosyal medya platformları üzerinden binlerce insan onun hatırasını yaşatmak için kampanyalar başlattı. “Unutma! Fatma burada bir zamanlar yaşadı!” sloganları, onun için birer anma niteliği taşımaya başladı. Çektiği fotoğraflar sadece sanatsal birer eser olmanın ötesine geçti; şimdi, savaşta kaybedilen insanları anmak için birer tarih belgesi haline geldi.
Fatma'nın ardında bıraktığı tanıklıkları inceleyenler, onun yaşamının sadece bir bireysel hikaye olmadığını, aynı zamanda Gazze halkının binlerce yıllık mücadelesinin bir sembolü olduğunu anlayacaklardır. O, yaşadıklarının tanığı olmaktan öte, yarattığı etkileriyle de geleceğe ışık tutmaya devam ediyor. Onun fotoğraflarında gördüğümüz gözyaşları, umut dolu bakışlar ve savaşın bitmediği o kanlı topraklar, aslında bizlere evrensel bir mesaj iletmekteydi: İnsanlık hali... Umut ve mücadele.
Sonuç itibarıyla, Fatma’nın hikayesi, yalnızca bir foto muhabirinin hikayesi değildir; bu, Gazze’nin tarihi, kültürü ve insanlarının yaşadığı trajedinin bir yansımasıdır. Bu nedenle, onun hayatı, sadece savaşın bekası ile değil; aynı zamanda aşk, umut ve barış için savaşan insanların hikayesiyle de doludur. Fatma, aramızdan fiziksel olarak ayrıldı belki ama bıraktığı tanıklık ve fotoğraflar, onun ruhunu ve mesajını sonsuza dek yaşayacaktır. Gazze’nin sesi, Fatma’nın gözünden dünyaya iletilmeye devam edecek; onun gürültülü ölümü, hayatları değiştiren dönüşümlerin başlangıbı olacaktır.