Hayat bazen bizi beklenmedik darbelere maruz bırakır ve bu darbe, bir babanın hayatında kalp ağrılarını derinleştirir. Son günlerde, İstanbul’da yaşayan bir baba, kaybettiği çocuğu hakkında yaptığı açıklamalarla dikkatleri üzerine çekti. "Doktora gitti, gelecek diyorum," sözleriyle yüreğinde taşıdığı acıyı ve umudu aktaran bu baba, yaşadığı trajedi üzerinden hayatın ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
İstanbul'un kenar mahallelerinden birinde yaşayan Ali, ne yazık ki birkaç ay önce 10 yaşındaki oğlu Mehmet'i kaybetti. Oğlum hastaydı, ama ben onu kaybedebileceğimi hiç düşünmemiştim diyen Ali, yaşadıklarını anlatırken gözleri doluyor. Mehmet, son günlerde gidip geldiği hastanede, çeşitli tetkiklerden geçiyordu. Babası, "Doktorlar ne dedi, ben çok endişelendim ama bir umutla bekledim" şeklinde hissettiği umutsuzluğun onda yarattığı duygusal çalkantıları aktarıyor.
Bu süreçte, Mehmet’in hastalığı ilerliyordu, ancak Ali, oğlu için yeterince mücadele ettiğine inanıyordu. “Oğlumun iyileşeceğine dair inancım tamdı. Daha önce birçok çocuğun hastalığına şifa bulmuştum. Ama bu sefer işlerin yolunda gitmediğini hissettim,” diyor. Bu süreçte, oğlu için en iyi doktorları araştırmasına rağmen, hayatın ne kadar sert olduğunu anlayagelmişti.
Ali, yaşadığı tüm acılara rağmen umudunu kaybetmemeye çalıştı. "Bazen geceleri uyuyamıyorum. Oğlumun sesi hala kulaklarımda çınlıyor. Doktora gitti... Gelecek diyorum, umudumu asla kaybetmeyeceğim," diye ekliyor. Bu cümleler, yalnızca bir babanın umut dolu bekleyişini değil, aynı zamanda kaybettiği evladının anısını yaşatmanın da bir yolunu simgeliyor. Her anısını bir hatıra olarak saklayarak, oğlunun kaybolmuş hayallerini yaşatmaya çalışıyor.
Ali, sadece kişisel bir acı yaşamakla kalmıyor, aynı zamanda çevresindeki birçok baba, anne ve aile ile de bu acının paylaşıldığını hissediyor. Acılarını paylaşmak, insanları daha güçlü kılıyor. Haliyle, çevresi, diğer ailelerin de benzer hikayeler yaşadığını gösteriyor. Birçok insan, bu gibi zor zamanlarda nasıl dayanacaklarını bilemezken, Ali’nin yaşayış biçimi, başkalarına örnek olma potansiyelini taşıyor.
Babası, oğlu için her günü bir fırsat olarak görmekte. “Oğlumun yeri asla dolmayacak, ama ben onun hatırasını yaşatmak adına bir şeyler yapmalıyım,” şeklinde düşünmekte. Aile içindeki bu kaybın izleri, hem fiziksel hem zihinsel olarak derin bir üzüntüyü besliyor. Fakat Ali, kendisi için bir misyon üstlenmekte ve oğlu için hayata pozitif bir katkıda bulunmak adına çeşitli girişimlerde bulunmaya karar verdi.
Gelecekte, onun geçtiği yolda başkalarının da kayıplarını anlamaya çalışacak bir projeye imza atmayı amaçlıyor. Böylelikle, yalnızca kendi değil, başka ailelerin de yaşadığı acılara ışık tutmayı hedefliyor. Bu amaçla yetkililerle iletişime geçmeyi ve toplumda farkındalık yaratmayı planladığını belirtmiş. “Hastalıklar hem çocukları hem de ailelerini etkiliyor. Onlar için bir şeyler yapabilirsem, oğlumun ruhu buna sevinir,” diyor.
Ali’nin hikayesi, gözyaşlarıyla dolu, ancak aynı zamanda güçlü bir motivasyon kaynağı. Hayatını çocuklarına adamış olan her baba, zaman zaman bu tür trajik hikayelerle karşılaşabiliyor ve her biri ayrı bir ders çıkarıyor. Ali, sadece kendi acısını değil, aynı zamanda toplumsal bir sorunu da dile getiriyor. Bu meseleler, işin bir parçası olarak, toplulukların bir araya gelerek oluşturduğu dayanışmanın önemini gözler önüne seriyor.
Son olarak, Ali’nin "Doktora gitti, gelecek diyorum" ifadeleri, umudun ve inancın simgesi oldu adeta. Bazen hayat zorlayıcı olabilir, ama kaybettiğimiz sevdiklerimizin anılarıyla daha güçlü bir yarın için mücadele etme isteği, hayatı anlamlandırmamıza yardımcı olur. Bu yüzden, her acı hikaye, aynı zamanda umut dolu bir öyküdür. Ali’nin anlatımı, bizlere kaybettiğimiz değerlerin ne denli önemli olduğunu hatırlatıyor ve her zaman için hatıranın ve sevginin yaşatılmasının gerektiğini gösteriyor.